Ve gün olur,
Gelir gitme zamanı
Çekilir toprak ayaklarının altından
Çöker ümüğüne masmavi gökler
Alamazsın plastik bir toptan aldığını bunca yıldır
Veremezsin yetim yavrulara verdiğini bir baş okşamasının
Sustuklarına seslenirsin “hey” diye
Gemilerin alabora olur dinginliğin denizinde yüzen
Gün olur
Ay bütün sularını çeker alır yer yüzünden
İtilir kakılırsın,
Simsiyah bir iz bırakır içinde
Koşma hevesiyle yürüdüğün bütün o yollar
Bölünmüş kuru bir ekmek gibi dağılır zihnin
Arpa tanelerinin hışırdaması gibi
Uğuldar beynin antik bir hüzünle
Çentikler atageldiğin bu mahpusluk
Seni bir iç zindana tıkarda
Bulamazsın nefesine katacak bir yudum nefes
Gün olur
Ağlamak betimlemez hüznünü
Belki, bir kaplumbağa yavrusu mu dersin
can umuduyla köpük köpük dalgalara koşan
belki, yırtık bir çocuk çorabı mı dersin
kirli ve üşümüş parmaklarının arasından fırladığı
buğulu bir ses kaplıyor ufkumu
delirmek mi diyorsun,
aklın bunca acıya dayanmayıp bayıldığı
Oysa umut fidelemiştik yarıp ta zamanın bağrına
Maveranın sesi değmişti kulaklarımıza da
Heyecandan çocuğa kesmişti gözlerimiz
Daha büyük ufuklara dikmiştik gözlerimizi
Küçük bir misket gibi yuvarlanırken önümüzde dünya
Bütün burçlarına vurdular acımadan
Ve düştü yüreğim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder