5 Şubat 2015 Perşembe

Gerçeklik Aşısı






oyuncaklar, oynamak için değildir
ve oyuncaklar bunu bilir…

bir şey daha bilir oyuncaklar
zamanı anlamak için harcanan zamana yazıktır
zaman, çocuktan ceset yontan bir heykeltraştır

saf oyuncaklar,
ahmak oyuncaklar..

bilmezler ki
bilinen bütün dilleri konuşan gözlerinle geldiğinde sen
kaçacak delik arar zaman
ne heybetlisin, canım benim
hadi kaldır kaşlarını da,
konuş…

elleri kurusun ebu lehebin

annemsiz merhametler sahteliğinde çürüyor elma
ve anlamsız bir sızı sağıyor ellerim, hayatın memesinden
gariplikler bahçesinde bahar var
sen, ey renkleri görünür kılan sihirbaz
bana da ver biraz….

Hiç düşünmezmisiniz ?

Sayıların gittiği bir yer var
Öyle ya nereye kadar ?
Deme ki bir yer var…
Kuşların konduğu bir yerde var
Bir de gökte var aradıklarım
Onarı da gördün mü?
Onlar, yirmilerle beraber gittiler
Alıp başlarını gittiler
Ki başını kim alıp gitse
Hüzünlü bir şey yapmış olur
Hüzün, mutluluğun gölgesidir
Ve gölgeler kışın daha da uzar

Öyleyse dağılın yer yüzüne

Ve uyanın ki ölmüşsünüz çoktan
Bu toprak benim, Şu toprakta sensin, işte bak
Başka ne beklenir ki yoktan
Aydınlığın en fazla olduğu an,
Karanlığa en yakın olduğu andır
Ve bütün insanlık ziyandadır…