“Bu
Duruşa Bir Git Demek Lazım” Hakkında – İlkay Coşkun
(*Fahrettin
Köseoğlu Şiir Kitabı)
Kitaplardaki kurgu ve yaşanmışlıklar kendini bir şekilde ele
verir. Özellikle yazarın içtenliğini, yaşanmışlığını yazılarında görebilir ve
hissedilebilirsiniz. “Bu Duruşa Bir Git
Demek Lazım” şiir kitabını da okurken özellikle bazı şiirlerde şairin
mazideki yaşanmışlıklarına, acılarına şahit oluyoruz. Adeta hayatın nirengi
taşları gibi yerini almış olan bu zaman dilimleri, bölüm bölüm sizi içine çekip
şairin şiirlerinde yer bulduruyor.
Çoğu zaman şairin şiirlerindeki sesinin yüksek mi
yoksa dingin mi olduğu okurun merakıdır. Bu kitapta zaman zaman hem yüksek sesi,
hem de dinginliği buldum diyebilirim. Bölüm bölüm hayatın hareketliliğine,
canlılığına şahit olurken başka bir taraftan da acıyı hüznü yaşamış ve bunun
sonucunda kabullenişi, tevekkülü ve dinginliği gördüm.
Şiir kitaplarında en önemli şey okuru sıkmadan okurun hayal
gücüne farklı enstantaneler sunabilmektir. Şaşırtma, düşündürme, sezdirme gibi
duyulara hitap etmeyi öncelemelidir şair. Kitabı heyecanla son sayfasına kadar
okuyabilmek hatta kitap hakkında bir yazı yazabilmenin altyapısı bunlar olsa
gerek. 2018 yılı Ocak ayında ilk baskısı yapılan 242 sayfa kitap iki yüze yakın
şiirle raflardaki yerini aldı. Şiir kitabını okurken şairin bütün şiirlerini
okuyorum hissi uyandı bende. Her ne kadar şiir ile nesrin aynı kitapta yer
alması şiirin doğasına aykırı görülse de son sayfalarda yer alan şiir ve şair
ana temasındaki beş yazının kitapla bütünleştiği görülmektedir.
Yazılan edebi ürünleri değerlendirmek ayrı şey, eleştirmek
ayrı şeydir. Değerlendirmeyi eleştirmek ise apayrı ve ustalık gerektirir.
Ustalığın altını çizmek istiyorum. Birçok eserin yanında bir o kadar da demesem
de eleştiri ve değerlendirme yazılarını okumaktayız. Ne kadar acıdır ki
eleştiri adı altında kurban seçilen o eseri itham altına almak isteyen birçok
kalem görmekteyiz. Bahsedilen eleştirmen çoğu kez fikirlerinin salt doğru ön
kabulüyle hareket etmekte ve ister istemez yanlışlığa düşüp amacının dışında
hareket etmektedir.
Şiirin edebi değeri ne kadar yüksek olursa olsun tekdüzelik
okuru her zaman yorar ve sıkar. Fahrettin Köseoğlu kitabında serbest tarzda
yazılan şiirler çoğunlukta olmasına rağmen aralara serpiştirilmiş hece şiirleriyle
okur farklı iklimlere taşınmıştır. Şiirde tema ve kısalı uzunlu boyuttaki şiir sunumları
özgürlük alanını bir nevi genişletmiş.
Kitabın içeriğinde bir
yolculuğa çıkalım istiyorum.
“Babam fabrika işçisiydi
Annemse, annemiz” mısrasının ana fikrinde eser
okurla birlikte yol alıyor.“Annem Kadın
ve Babam Adam Hikâyesi” isimli şiirin bir bölümünde;
“Babam adam ve annem kadın
Durmadan duraksamadan mutluydular ya
Dolma gözlü, sıpa boylu çocukları,
Alınlarında derin çizgileriyle,
Durmadan duraksamadan mutluydular ya”
Kitapta dikkatimi çeken farklı imgelere bir göz atarsak;
*Adın sız kal ölüm *Ver ediyorlar narayı
*Ellerini kavuşmaya dair aç sevgilim *Ey varlığını yokluğundan anladığım *Bu
aşktan taşındım, adresim aynı *Ben oturup gözlerinin karşısına ..Ummadık şeyler
umarım gözlerinden sonra *Bu şiir de kombili evlerde kullanılmaz .. Sobamız
gururumuzdur *Hiçbir şey yap yeter *Seyyardı aşkımız ve zabıta kılıklıydı hayat
*Sobalarda “cıs” denen bir şeytan yaşardı *Dip boyası gelmiş kokonalar
*Herkeslik duruş gibi örnekleri
artırabilirim.
Şairin
şiirlerinde kullandığı farklı ve dikkat çekici kelimeleri örnekleyecek olursam;
*Ledün *Seba-i dü *İstankara *Höllük
*Sürgit *Zamazingo *Şoşarma *Möhkem *Merek *Muttasıl *Pirincipia *Rüyalamaca
*Medusa *Saykodeli *Üşümtrak *Zebun.. gibi.
Şair, edebi sanat kullanayım diyerek yazmaya oturmaz
ama şiirlerinde birçok edebi sanata yer verebilir. “Ankara’da Sensiz Bahar” şiirinin bir bölümünde,
“Ve sen, kömür fiyatları kadar
insafsızsın sevgilim
Bu şiirde hiç anmadım seni bu yüzden”
Şairin
şiirlerinde dolambaçlı anlatım yok denecek kadar az. Direk anlatım çok daha
fazla. Şiirlerde okuru düşünmeye zorlayan derinlik var. Sorgulama, kıyaslama ve
örneklemelerle tüme varım düşüncesi hâkim.
Hece
şiirlerinden “Geldin Ama..” şiirinden
bir dörtlük paylaşmak istiyorum.
“Ne haller çektiğim, herkese ayan
Benimkisi bakma, gereksiz beyan
İçeri aldı dedikleri bayan,
İnan ki kapıyı, çaldı da gitti”
Serbest
vezinde yazılmış “Hasta” şiirinde;
Hastayım.
Üç asır uyumuş,
Mermer heykeller gibi
Her yanım çatlak ve soluk
Özdeyiş,
deyim, atasözü ve bilindik bazı güzel sözlere de şiirlerinde yer vermiştir
şairimiz.
“Kendini sureti haktan sanan”, “Cümrün
kadar yer yakarsın” gibi.
Şairin,
hayatının bir bölümünü Almanya’da geçirdiğini gerek biyografisinden gerekse de
bazı şiirlerinde kullandığı Alman isimlerinden ve Almanca kelimelerden
anlıyoruz. Bir şiirini Almanca olarak kitapta yer vermiş. Keşke Türkçesini de
vermiş olsaydı diye içimden geçti. Burada ki maksat belki de okuru
meraklandırma olabilir.
Şairin
şiirlerinde anne, baba, ölüm, aşk, gurbet, matematik, Kelkit, Ankara, İstanbul,
sosyal içerik, yöresel hikâyeli şiir, çocuk ve vatan konuları daha belirgin yer
verilmiştir.
Sözü
fazla uzatmadan. Şairimize başarılar diliyorum. ‘Bu Duruşa Bir Git Demek Lazım’ şiir kitabının okurunun bol
olmasını temenni ediyor son sözü yine şairimize bırakıp güzel bir şiiriyle değerlendirme
yazıma son vermek istiyorum.
DARAĞACI (Adnan Menderes’e)
Hüküm giydik topyekûn/ Ben ve
hücrelerim/ Boynumda asılı bir levha/ Suçlu düşüncelerim/..Ne korkunç bir
manzara/ Darağacındayım/ Anne! Son arzumsun/ Anne! Dardayım/.. Bana vurur gibi
vurdular/ Sandalyeme tekmeyi/ Çok acıdı anne../ Acıdan, unuttum ölmeyi.
* 1976 yılında Gümüşhane’nin Kelkit
kazasına bağlı Babakonağı Köyü’nde dünyaya geldi. İlköğretimini Almanya’nın
Baviyera eyaletinde tamamladıktan sonra, ortaokul ve liseyi Gümüşhane’de
sırasıyla Atatürk Orta Okulu ve Gümüşhane Lisesinde tamamladı. Halen Anadolu
Üniversitesi kamu yönetimi öğrencisidir. 3 çocuk babası. Ankara’da ikamet
etmektedir.