7 Şubat 2014 Cuma

Gitme zamanı



Ve gün olur,
Gelir gitme zamanı
Çekilir toprak ayaklarının altından
Çöker ümüğüne masmavi gökler
Alamazsın plastik bir toptan aldığını bunca yıldır
Veremezsin yetim yavrulara verdiğini bir baş okşamasının
Sustuklarına seslenirsin “hey” diye
Gemilerin alabora olur dinginliğin denizinde yüzen

Gün olur
Ay bütün sularını çeker alır yer yüzünden
İtilir kakılırsın,
Simsiyah bir iz bırakır içinde
Koşma hevesiyle yürüdüğün bütün o yollar
Bölünmüş kuru bir ekmek gibi dağılır zihnin
Arpa tanelerinin hışırdaması gibi
Uğuldar beynin antik bir hüzünle
Çentikler atageldiğin bu mahpusluk
Seni bir iç zindana tıkarda
Bulamazsın nefesine katacak bir yudum nefes

Gün olur
Ağlamak betimlemez hüznünü
Belki, bir kaplumbağa yavrusu mu dersin
can umuduyla köpük köpük dalgalara koşan
belki, yırtık bir çocuk çorabı mı dersin
kirli ve üşümüş parmaklarının arasından fırladığı
buğulu bir ses kaplıyor ufkumu
delirmek mi diyorsun,
aklın bunca acıya dayanmayıp bayıldığı


Oysa umut fidelemiştik yarıp ta zamanın bağrına
Maveranın sesi değmişti kulaklarımıza da
Heyecandan çocuğa kesmişti gözlerimiz
Daha büyük ufuklara dikmiştik gözlerimizi
Küçük bir misket gibi yuvarlanırken önümüzde dünya
Bütün burçlarına vurdular acımadan
Ve düştü yüreğim…


5 Şubat 2014 Çarşamba

Pirincipia






Her şey Göçük altında kaldı
Devrilince resmin oradan
Fısıltınla başlayan çığ
Gözyaşınla tünen çiğ
Yaz ayında, güpe gündüz
Papatyalar…buz altında kaldı

Susunca bir gece uzayından aldığım ses
Kesilince satırlar
Vurunca boynumu sözlerim
Usulca önüme düştü gurbet haritaları

Sesler ki,
Dillerin ucunda, Ahların içinde
Doğalgaza geçmeyen Havası kirli şehirler gibi
Bakmakla görülmeyen
Dinlemekle duyulmayan
Bir beddua kadar içten
Çocuklar kadar Pembe
Ve Annem kadar sıcaktı

Sesler ki
Yüzlerine Deniz kabuğu yapışmış
Çürümüş iskeleler gibi
Varmışlığın ve yokmuşluğun gibi durur orada
Kurur orada,
Suyunu sesinden alan bu aşktan habitat
Ne mümkün,
İstemek seni alabilme umuduyla
Çalabilme umuduyla dayanmak kapına
Kapılar ki adınla battı
Yıktığın bir hayal değildi, bakma
Dipdiri, dupduru bir hayattı

Bu hercümerce terk edip beni
Bu sanayileşmiş kentler topluluğuna
Sınırsız sınırlar yumağının içinde
Bu, yeşil mandalinanın göbeğine
Bu, süt emmişliğimin bedeline
Sevmişliğimin cezasına
Olmamanın olduğu yere terk edip beni
Bütün olasılıkları utandırarak gittin