...Her Aşk, bir öncekinin Aşk olmadığını öğretir insana... Gerçek aşkı bulmak
için kaç tane eskitmek gerekir?
..."Her Aşk" derken yanılıyor olabilir miyim acaba… Acaba aşk bir tane de. Her gelişinde kılık mı değiştiriyor?
…O halde... Aşk görünmek için sevgililerin bedenini kullanan bir varlıksa... Biz aşka mı aşığız. Yoksa?
…Âşık,
sevgilisini; sevgilisinin kendisini sevdiğinden daha çok sevdiğine inanırken
buna üzülmeli mi? Sevinmeli mi?
…İstediği
zaman âşık olup, istediği zaman unutabileceğini söyleyen insanlar… Aşk’a
hükmetmeyi öğrenmiş “aşkı-aşmış” insanlar mıdır, yoksa Onun ne olduğunu
bilmeyen zavallılar mı?
…Aşk’tan
nefret edilir mi? Eğer bu mümkünse, nefret eden kişinin Aşk’tan ondan nefret
edecek kadar büyük bir zarar görmüş olması gerekmez mi? Aşktan zarar görmenin
tek şartının âşık olmak olduğunu düşünürsek, Aşktan nefret eden kişinin nefret
ettiği süre boyunca hala âşık olması gerekmez mi?
…Bir
kimse, Aşk halinin kendisinde bulunmasından Muzdarip ve bu hâl dünyasını
zindan, sağlığını tehdit, şuuruna da kastediyor, sıradan insanlar gibi
yaşamasına engel oluyorsa. Aşk için
güzel bir şey diyebilir miyiz, bilakis bu sıfatlar ancak çetin bir hastalığın
belirtileri değil midir?
…
Aşk gerçekten iki kişilik midir? Erosun sadağındaki bütün okları kendi bağrına
saplayıp… Maşukunun haberi olmadan dünyasını zindana çeviren âşıklar, bu mağduriyetlerinden dolayı karşı taraftan
bir hak iddia edebilirler mi? Bu durumdan, “Maşuk’un sevmesi zorunlu
değildir” diye bir önerme çıkarılabilir mi?
…Aşk’ın
dereceleri mi vardır? Yani Mecnun’un aşkı gerçekten mi en büyük olandı, yoksa Mecnun
bu rolü en iyi oynayan (dışavurum yeteneği en iyi olan) mıydı? Peki, eğer
öyleyse, sevgisini sergileyemeyen âşıklar neyi sorumlu tutmalıdır bu durumdan?
…Aşk
ile zekâ arasında nasıl bir ilişki vardır? Aşkın şiddetini duyumsayıp ona
mukabele etmek zekâ işi olmalı değil midir? Ki
“mecnun” kelimesinin “deli” demek olduğunu düşünürsek, Aşk kendi
mevcudiyetini böylesine çarpıcı bir ironi ile ilan etmekle “düşünsel
duyumsamalarla” dalga geçmekte değil midir?
Bunların da yekününün deli işi olmadığını bile bile…
“O halde aşk, kendisini bir kalıba koydurtmamak için
aklı en büyük silah olarak kullanırken… Kendisi neden musallat olduklarını
mecnunlaştırmak için uğraşır?”
18/10/2010
Fahrettin
Köseoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder